FETÖ/PDY'nin Amacı:

26.05.2019 19:32
FETÖ/PDY'nin Amacı:
FETÖ/PDY'nin, belirlenen amaçlar etrafında belirlenen, insan sayısı bir araya getirilerek, hiyerarşik görev dağılımının yapıldığı, gizliliğin esas alındığı, iş bölümünün, faaliyet alanlarının, sorumlulukların önceden tespit edildiği, eleman ve finansal kaynak temini ile üyelerinin eğitiminin ne şekilde yapılacağı gibi hususların açıkça ortaya konulduğu, iletişimin gizliliğine riayet ederek kod isim ve yemin uygulaması olan, kendine özgü ceza ve ödül sistemi bulunan profesyonel bir örgütlenmedir.
FETÖ/PDY Terör Örgütü yeni bir örgüt olmayıp ülke dışından yönetilen, ülke dışında kurgulanan bir örgütlenmedir.Devletin kılcallarına kadar sızıp devletle sözde kurumları fethederek savaşan bir örgüttür. Kendine göre alternatif bir eğitim sistemi meydana getirmiştir.Emniyet ve yargı içindeki kadrolarını kullanarak gerçekleştirdiği usulsüz dinleme ve soruşturmalarla Türkiye'de bir korku imparatorluğu kurmayı başarmıştır. Nihayetinde devletin bütününü hedef alarak soruşturmalarla hükümeti yıkıp güçsüz bir hükümetin iş başına gelmesini sağlayarak perde gerisinden devleti yönetmek üzere bu soruşturmaları kurgulayıp operasyonlarına başlamıştır. 
Mezkur Örgüt Devlet kurumlarını etkisiz hale getirmek için haksız ve hukuksuz tahkikat ve soruşturma yapan çoğu rütbeli kolluk amir ve görevlileri ile medya görevlileri eliyle benzer yöntemlerle doğrudan hali hazırdaki devlet kadrolarının ele geçirilmesini amaçlanmaktadır.Örgütün amacı gerek sosyal ve ekonomik alanda, gerekse diğer tüm özel hayata ilişkin alanlar ile devlet mekanizmasında engel görülen kişileri haksız ve hukuksuz şekilde etkisiz hale getirip bu alanları elde etmektir. Amaç devlet ve genelde tüm ülke yönetiminin her yöntem mubah kabul edilerek ele geçirilmesidir. Bu yönü ile terör örgütü, terörle mücadele kanunun 1. Maddesinde belirtilen amaç ile kurulup eylem ve işlemlerde bulunmaktadır. 
FETÖ/PDY Terör Örgütün amacı, “cumhuriyeti ve devletin niteliklerini” fiilen değiştirmektir. Türkiye yalnızca örgütün kontrolünde bir cemaat zümresinin yönettiği devlete çevrilmeye çalışılmıştır. Arzulanan Türkiye, örgütün kontrolündeki bir hükümet tarafından görünüşte yönetilecek, ama örgüt başarısızlıktan sorumlu olmayacak, hükümet başarısız ise değiştirilip örgütün kontrolünde yeni bir hükümet kurulacaktır. F. Gülen ve imamları devleti dışarıdan hiçbir risk ve sorumluluk almadan vesayet altında tutarak fiilen yönetecek, kukla hükümetler değişecek ama fiili hâkimiyet ve yönetim FETÖ’nün elinde olacaktır.
FETÖ,  temel hak ve hürriyetleri koruyan yargı ve hukuk sistemini örgütün hedefleri için çok etkin kullanmıştır. Yargı içindeki kadrolarını kullanarak kendisine muhalif düşman gördüğü herkesi soruşturma ve dava görüntüsü altında cezalandırmıştır. Devletin iç ve dış güvenliğini bozmuş, casusluk yapmış, insani yardım tırlarını aramış, usulsüz soruşturmalar ve davalarla örgütten olmayanları tasfiye etmiş, yerlerine kendi üyelerinin yerleştirmiş, nihayet memnun olmadığı hükümeti yıkmak üzere harekete geçmiştir. Türkiye Devleti, binlerce yıllık geçmişinde hiç olmadığı kadar bir acziyet içine sokularak devlet otoritesinde zafiyet yaşatılmıştır. Her ne amaç uğruna olursa olsun devlete böyle bir zafiyet yaşatmak ancak bir terörist grubun eseri olabilir. “Bu terör örgütünün eylemlerinin bütünü dikkate alındığında, işlenen suçlar, örgütlü olarak bir planlamanın sistematik icrasıdır ve her biri vahim birer terörist faaliyet olduğu her türlü izahtan varestedir.
Yukarıda detaylı olarak anlatılanlar ışığında; 
Fetö terör örgütü bu örgüt özelliğini kazanmak için çok uzun süre örgüt elemanlarının yetiştirilmesi ve örgüt elemanlarının bağlılıklarının belirlenmesi için beklemiştir. Örgüt lideri olan Fetullah Gülen'in dini bir cemaat kisvesi altında başlattığı ve ilk başlarda üyelerinin haberi olmayan örgüt yapılanması bir cemaat, dini bir topluluk şeklinde vücut bulmuş, Örgüt üyeleri örgütün lider kadrosunun belirlemesi ve yönlendirmesi doğrultusunda devletin önemli kademelerine getirilmiş, ticarette hayatın olağan akışına uygun olmayan şekilde zenginleşmeler sağlanmış ve bu şekilde örgüt üyelerinin örgüte bağlılık seviyeleri artırılmıştır. 
Örgüt üyelerinin lidere bağlılığını ve onun sözde yüce kişiliğini benimsedikçe de onlardan örgüt adına faaliyette bulunmaları ve bu yaptıklarının da Allah yolunda faaliyet olduğuna inandırılarak işlenen suçlara duyulacak vicdan azabının ve yapılan işin sorgulanma durumunun da ortadan kaldırılması sağlanmıştır. 
Örgüt devlet içerisine yerleşme sayısı arttıkça devletten taleplerini de artırmaya, belli bir seviye sonra ise devletten talep etmeksizin kendi içerisindeki emir komuta zinciri içerisinde örgüt menfaatleri doğrultusunda işlemler yapmaya başlamıştır. 
Örgütün yapılanma stratejisi yakalanan kişilerin bir an için konuşma ihtimalinde bile örgütü çökertecek bilgi ve dellillere sahip olunmaması üzerinedir.Bu durum hücre tipi yapılanmanın en net örneklerindendir. 
15 Temmuz hain darbe girişimi ile örgüt devlet ile mücadelesinde ve devleti ele geçirme planında son hamlesini yapmış, Silahlı kuvvetler (polis, asker) içerisinde kümelenmiş elemanları ve o elemanlarının etki ettiği ve kullanabildiği kişilerle birlikte hain bir darbe girişimine kalkışmıştır. Darbe girişimi Devlet yönetim kademesinin dik duruşu ve halkın yoğun mücadelesi ile bastırılmış ve bu sayede de örgüt firari bir örgüt üyesinin de açıkça belirttiği üzere 'ilmek ilmek ördüğü yapılanması' ile birlikte deşifre olmuştur. 
MİT'in yoğun çalışmaları sonucu örgütün kendi içerisinde haberleşmek ve talimatların örgütün alt kademesine aktarılması için kullandığı mesajlaşma proğramı deşifre edilmiş, bu deşifreden sonra teknik verilerle yapılan tesbitlerle de bu proğramı kullanan örgüt üyeleri tesbit edilmiştir.Bylock tesbitine ilişkin işlemler her ne kadar öncelikle MİT tarafından istihbari çalışma olarak başlatılmış ise de,  daha sonra Ankara C.Başsavcılığı koordinesinde KOM daire başkanlığınca sürdürülen ve sonuca erdirilen Bylock isimli haberleşme proğramının deşifresi istihbari veri olma özelliğini aşarak maddi delil niteliği kazanmış, teknik inceleme ve değerlendirme ile kişilerin hangi cep telefon hattı ile hangi telefon makinesini kullanarak bu proğramda yazıştığı tesbit edilmiştir.Bu nedenle de bu proğramı kullandığı tesbit edilen kişilere yönelik tesbit delil olarak kabul edilmiştir. 
Örgütün Silahlı bir Terör örgütü olarak kabul edilebilmesi için gereken şartlar tam olarak oluşmuş kabul edilmiştir.Örgüt üyesi olup devletin silahlı kuvvetleri içerisinde bulunan ve bulunduğu bu konum nedeniyle  güç  kullanma yetkisine sahip olan, Adliye ve polis içerisine yerleşmiş üyelerinin hareketlenmesi ile kamuoyunda 17-25 aralık hain darbe girişimi olarak kabul edilen eylemlere girişmiş, bu girişim bastırıldıktan sonra devletin örgütle etkin mücadelesi başlayınca da emrinde bir çok silahlı unsur bulunan silahlı kuvvetlere yerleştirilmiş örgüt üyelerinin koordinesi ve talimatı ile örgütün sözde lider kadrosunun talimatlarına uygun olarak silahlı kuvvetlerin emvanterindeki tüm imkanlardan faydalanmak suretiyle 15.Temmuz.2016 tarihinde silahlı bir terör eylemi olarak kabul edilecek kalkışmayı gerçekleştirmiş ve 260 kişinin şehit olmasına, 2000'in üzerinde kişinin yaralanıp gazi olmasına sebep olmuş, milyarlarca lira devletin ve vatandaşın maddi zarara uğramasına sebep olmuştur. 
Hücre tipi yapılanma ve tam ve sorgusuz bağlılık kuralı gereğince örgüt üyeleri amerikada firari durumda bulunan sözde liderlerinin talimatları doğrultusunda hiçbir sorgulama yapmadan, yaptıkları işlemin sonuçlarının nereye varacağını, bu durumun nasıl bir vatan hainliği olduğunu düşünmeden bu kalkışmada rol almışlardır. 
15.Temmuz hain kalkışmayı gerçekleştirebilen örgüt üyelerinin varlığı, diğer örgüt üyelerinin de kendilerine talimat verilmesi halinde ne denli hainleşebileceklerini, ne denli eylemlerde bulunabileceği konusunda tüm topluma bir işaret vermiştir. Bu nedenledir ki bu örgüt ile etkin bir mücadele gereği oluşmuştur. 
Her ne kadar yargıtay'ın örgüt üyeliğine ilişkin bu güne kadar koyduğu kriterler daha katı ise de, Yargıtay bu güne kadar bu şekilde kurgulanmış ve yapılanmış bir örgüt konusunda değerlendirme yapmadığı gibi Dünya tarihinde bile belki ilk defa karşımıza çıkan yargı camiası için de yeni bir deneyim teşkil eden bir örgütle karşı karşıya kalınmıştır. 
Yukarıda açıklandığı üzere 15 Temmuz darbe girişiminin amaç ve tüm gerçekleşme biçiminden açık ve kati şekilde anlaşıldığı ve mahkememizce söz konusu terör örgütünün silahlı bir terör örgütü olarak nitelendirilmesi hususunda dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler itibariyle tereddütsüz hukuki ve fiili bir zaruret olduğu kanaati oluşmuştur ve bu yapı silahlı terör örgütü olarak kabul edilmiştir. Silahlı terör örgütü üyelerinin tesbitine yönelik de tesbit edilebilen bazı kriterler dikkate alınmıştır. 
Örgütün finans kaynaklarından birisi olan ve özellikle himmet paralarının aklanması ve yurt dışı para transferlerinde kullanılan Bankasya isimli bankanın 17.25 Aralık süreci olarak tarif edilen süreç sonrasında devlet kurumlarınca ve yetkililerince örgüte müzahir olduğunun açıklanması ve vatandaşlar ve devlet kurumlarının bu bankadan paralaranı çekmeleri üzerine bankanın zorda kalacağı korku ve kaygısı ile örgüt yöneticilerinin lider konumdaki Fetullah Gülen'den bu konuda talimat talep ettikleri ve örgüt liderinin talimatı doğrultusunda örgüt üyeleri ve sempatizanlarının bu bankaya olağan dışı bir şekilde para yatırıp para transferleri yaptıkları tesbit edilmiştir. Bir çok örgüt üyesinin örgütün bankasını kurtarmak veya onu güçlü göstermek için başka bankalardan kredi çekmak, ev, araba satmak gibi hareketlerle elde ettikleri paraları bankaya yatırarak örgüt liderinin talimatına uydukları, bu konudaki talimatlandırmaya uyan kişilerin örgüt üyeliğine ilişkin haklarında değerlendirme yapılabileceği, 
Yine Örgüte ait yayın kuruluşlarının digital platformlardan çıkartılması üzerine yine örgüt liderinin talimatı doğrultusunda örgüt üyelerinin toplu hareketlerle bu platform üyeliklerini sonlandırdıkları tesbit edilmiştir. 
Örgüt devleti ele geçirme stratejisi doğrultusunda dernekleşme ve sendikalaşma faaliyetine 17-25 aralık dönemi sonrası önem vermiş ve bu tarihten sonra yoğun olmak üzere sendikal faaliyetlerde bulunmuştur. Örgüte müzahir olması nedeniyle bu sendikaların kapatılması konusunda KHK çıkarılmış ve bu sendikalar kapatılmıştır. Örgüt üyelerinin ise örgüt tarafından finanse edilen ve kurulan bu sendikalara yine örgüt liderinin talimatlandırması doğrultusunda üye olduğu ve bu şekilde örgütün sivil toplum örgütü görüntüsü altında faaliyetlerini destekleyip artırdıkları anlaşılmıştır. 
Örgüt üyeleri bu sendika ve dernek üyeliklerini anayasal hak olduğundan bahisle  ve yasal bir sivil toplum örgütü olduğunu belirterek üye olduklarını savunmakta iseler de, örgüte müzahir olma nedeniyle kapatılan bu sendikaların memur veya işçilerin haklarına yönelik faaliyetleri gözlemlenmediği gibi, devlete savaş açmış olan ve 17-25 Aralık süreci sonrasında örgüt faaliyetlerini savunan bir görüntü dışında faaliyette bulunmadıkları saptanmıştır. Dolayısıyla örgüt talimatları ile kurulan ve faaliyetlerini bu faaliyetler üzerine yoğunlaştıran bu sivil toplum örgütü görüntüsündeki örgüt yapılanmalarına üyelikler de silahlı terör örgütü üyeliği konusunda kriter olarak değerlendirilmektedir. 
Örgütün yayın organlarını özellikle 17-25 Aralık dönemi sonrasında takip etmek ve bu yayın organları ile halka empoze edilmeye çalışılan örgüt görüşlerinin gazete ve dergilerin reklamını yapıp, etraftaki diğer kişilere okutmak, onlara göstermeye çalışmak ta ayrıca örgüt üyeliği açısından değerlendirilmektedir.
Bylock isimli proğramın kullanımı da örgüt üyeliğinin en önemli ve belirleyici kriterlerinden biri olarak kabul edilmiştir, dosya içerisinde mevcut rapor, yukarıda bu konuda yapılan anlatım birlikte irdelendiğinde, bylock proğramının normal ve rutin bir mesajlaşma proğramı olmadığı, bu proğramın örgüt üyeleri dışında bilinirliliğinin ve kullanım durumunun olmadığı, dolayısıyla bu proğramı kullanan kişilerin örgüt ile mutlak surette organik bağının olduğunun kabulü gerekmektedir. 
Yukarıda detayları anlatılan örgütün Silahlı Terör örgütü olduğu ve yine belirtilen kriterler doğrultusunda hareket eden kişilerin de bu örgütün hiyerarşik yapısı içerisinde bulunup, örgüt talimatları doğrultusunda hareket ettikleri kabul edilmelidir. 
FETÖ örgütünü değerlendirirken Anayasa Mahkemesinin 2016/6(Değişik iş), 2016/12 sayılı kararı ve dosyada mevcut diğer raporlarda da belirtildiği üzere; bu örgütün diğer örgütlerden farklı olarak hem legal görünümlü illegal hem de illegal faaliyetlerde bulunduğu anlaşılmakla; örgüt suçu açısından sadece illegal faaliyetlerin aranması ve bunların değerlendirilmesi bu örgütü anlama ve çözme açısından yeterli olmayacaktır. Bu nedenle ; 
Sanıkların eylemleri değerlendirilirken tüm faaliyetleri tek tek ve ayrıca bir bütün halinde gözetilmelidir.Bazen tek bir eylem örgüt üyeliği için yeterli olurken, işin içinde legal gibi görünüp, illegal birçok faaliyetin de olması halinde bu eylemlerin ayrıca bir bütün olarak da ele alınması ve buna göre sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerekir.