Örgütün Kuruluşu:

26.05.2019 18:28
FETULLAHÇI TERÖR ÖRGÜTÜ (FETÖ/PDY)
Örgütün Kuruluşu:
Erzurum-Pasinler-Korucuk köyü nüfusuna kayıtlı Ramiz ve Rabia oğlu 27.04.1941 doğumlu Fetullah GÜLEN, 1958 yılından itibaren çeşitli illerde imam ve vaiz olarak görev yapmıştır.
1970’li yıllara kadar Yeni Asya Grubu içerisinde yer alan Fetullah GÜLEN bu tarihten sonra İzmir Kestanepazarı Kuran Kursu’nda görev yaptığı dönemde çevresinde bulunan arkadaşları ile dini motifleri de kullanmak (istismar etmek) suretiyle örgütünün çekirdek kadrosunu oluşturarak müstakil hareket etmeye başlamış, faaliyetlerini daha ziyade 13-18 yaş grubundaki öğrenci ve genç kesim üzerinde yoğunlaştırarak, teyp/video kasetlerine çekilen vaaz ve konuşmaları, sohbet toplantıları ve özellikle yaz kamplarında görüşlerini ulaştırdığı sempatizan grubu ile kendi adı ile anılan örgütünü kurmuştur.Örgüt üyelerinin söz konusu örgütü “Hizmet Hareketi” olarak ifade ettikleri bilinmektedir.
Toplumda islami düşünceyi yayma gayreti içinde olunduğu izlenimi vererek aslında islam dini ile uzaktan yakından bir alakası olmayan, kendini içinde bulunduğu sosyo-politik koşullara çok iyi uyarlayan, dönemsel iktidar dengelerini çok iyi analiz ederek, siyasi partilerden özerk kalmaya özen gösteren (Buna en güzel örnek 12 Eylül Askeri Darbesinin hemen öncesinde, hakkında arama kaydı konulmasına rağmen, kendisine bağlı Sızıntı Dergisi’nin Haziran 1979 tarihli sayısında yer alan “Asker"  başlıklı yazısı ve 12 Eylül Askeri Darbesi sonrasında yine Sızıntı Dergisi’nin Ekim 1980 tarihli sayısında kaleme aldığı “Son Karakol” başlıklı yazısıdır) örgüt ele başı Fetullah GÜLEN “Din, siyaset ve para” üçgeninde etkinliğini artırarak örgütünü geliştirmiş, duygusal ve fiziksel öğeleri de katmak suretiyle kullandığı hitabet tarzı (ağlamaklı tarzı) ile başta Nurcuların bir kısmı olmak üzere diğer dini çevreleri etkilemeyi başarmış ve örgütün çekirdek kadrosunu oluşturmuştur.Bu nedenle  başlarda cemaat olarak adlandırılan bu yapının  örgüt olarak gelişiminin ilk aşaması 12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar süren Işık Evleri ve dershaneler üzerinden yürütülen “sızarak kadrolaşma” hareketi olarak nitelendirilebilir.Örgüt bu dönemde içe kapanık vaziyette kamu kurumlarında kadrolarını arttırmak, kamu kurumlarına sızmak ve tabanda kadro oluşturmakla meşgul olmuş ve bunu yapmayı büyük ölçüde başarmıştır.12 Eylül 1980 askeri darbesinden hemen sonra Türkiye'de serbest pazar ekonomisine geçilmesi, liberal politikaların uygulanması ile FETÖ/ PDY Silahlı Terör Örgütünün sözde lideri Fetullah GÜLEN, hoca profilini liberalizme uygun bir hale getirmiş ve örgütünü de sosyolojik gelişmeye göre geliştirmiş ve yönlendirmiştir. Bu değişimin bir gereği olarak da ilk aşamada   "Milli, yerli, İslam" fikrini güncelleyip bu fikrin yerine  "Devletçi" bir rota izleyen örgüt, ikinci aşamada “Okullaşma” ve “Kamu kurumlarındaki kadrolaşma ve kurumları ele geçirme  hareketini”  tamamlamaya yönelik eylemlerine başlamıştır.Yine bu dönemin sonlarında örgüt ele başı Fetullah GÜLEN ve örgütü Türkiye Cumhuriyetinin çeşitli birimlerinde kadrolaşma işleminde büyük bir başarı sağlamış ve yurt dışına açılmaya başlamıştır. Bu dönem örgütün eğitim faaliyetlerini topluma sunduğu, diğer gizli illegal faaliyetlerini gizlediği, her kuruma yerleştiği dönemdir.Ekonomik kaynak bakımından artık büyüyen, şirketleşen ve şirketleri birbirine bağlayarak holdinglere dönüşen FETÖ/ PDY Silahlı Terör Örgütü  banka kurmuş eğitim alanı yanında sağlık, finans, taşımacılık, basın yayın gibi alanlarda da faaliyetlerine başlamıştır. 28 Şubat 1997 post modern darbe vakasından sonraki dönemde Fetullah Gülen yurt dışına kaçarak Amerika' nın Pensilvanya eyaletine yerleşmiş ve örgütünü buradan yönetmeye başlamıştır. Örgüt ele başı Fetullah GÜLEN Amerika'ya yerleştikten sonra örgütün  söylemini  değiştirmeye başlamış, örgüt amacına, ideolojisine ve yöntemlerine ilişkin küresel ifadeler kullanmaya başlamıştır.
Türkiye'deki milliyetçi, devletçi anlayış yerine, dinler arası diyalog; vatan kavramı yerine bir takım dini sembollerle ifade edilen seyyar vatan ve insan hakları kavramı etrafında küreselleşme konseptine uygun yeni bir söylem geliştirerek örgütün küresel bir örgüt olmasına yönelik çalışmalar yaptırmaya başlamıştır.Bu çalışmaların sonucu olarak da FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü 1990'lı yıllardan itibaren yurt dışına açılmış ve hızlı bir büyüme ile kısa sayılacak bir zaman dilimi içerisinde, dünya genelinde birçok ülkede faaliyet gösterir hale gelmiştir. 2007 yılından sonra siyasi gelişmeler ile birlikte uygun ortamı da kullanarak örgütlenmesini tamamlamış, güç dengesini lehine çevirmiş ve operasyon hünerini ortaya koymuştur.
Ergenekon, Balyoz, Şike ve benzeri isimli operasyonlar ile suçlu suçsuz ayrımı yapmadan örgütün önüne engel olabilecek potansiyele sahip herkesi devletin kadrolarından tasfiye işlemine başlamıştır.2007 yılından sonra FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü Devletin kadrolarına açıktan sızmaya başlamış, 2007-2010 yılları arasında başta önemli siyasiler, bürokratlar, iş adamları olmak üzere binlerce kişi hakkında usülsüz dinlemeler yapılmıştır.Usulsüz dinlemelerde ele geçirilen kişilerin özel hayatlarına ilişkin bilgiler şantaj ve tehdit aracı olarak kullanılmaya başlanmıştır.Bu dönemde örgüt bu şantaj ve tehdit ile bir çok iş adamı ve bürokrattan örgüte menfaat temin etmiştir.2010 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile birlikte örgüt devlet içindeki gücünü çok ileri seviyeye  taşımıştır.Bu dönemden sonra, 2013 yılında onlarca vatandaşımızın hayatını kaybettiği, yüzlercesinin ise yaralandığı halk arasında Gezi Parkı olarak bilinen eylemlerde, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü kendisine ait olan basın ve yayın organlarında Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükümeti aleyhine bu eylemlere destek vermişlerdir.Toplumda 17-25 aralık  darbe girişimi olarak bilinen ve  siyasi iradeye yapılan  operasyonlarda FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü, yargı ayağında bulunan savcıları  ve hakimleri ile hükümeti devirmek amacıyla yargı üzerinden darbe girişiminde bulunmuştur. Sonrasında Mili Güvenlik Kurulunda kendisini Cemaat olarak adlandırılan yapının legal görünümlü illegal bir terör örgütü olduğu kabul edilmiştir.FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü 17-25 darbe girişiminde başarısız olmasına rağmen pes etmemiş eylemlerine devam etmiştir. 17-25 aralık darbe girişimi ve  sonrasında Milli Güvenlik Kurulu tarafından bu örgüt terör örgütü olarak ilan edilmiştir.17-25 Aralık darbesinde başarıya ulaşamayan FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü hedeflediği amaca ulaşmak amacıyla yine yargı içerisinde bulunan "hakim ve savcı", emniyet ve askeriye içerisinde bulunan elemanları ile birlikte 19 Ocak 2014'te Milli İstihbarat Teşkilatının Suriye'ye yardım sevkiyatında bulunduğu tırlara ülkemiz sınırları içerisinde operasyona kalkışmış ve tırlarda arama yapılmıştır.Bu olayın yapılış amacının Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yurtdışında bulunan terör örgütlerine yardım yaptığı izlenimi vererek uluslararası platformlarda zor duruma düşürmek olduğu yapılan soruşturmalar sonucunda tespit edilmiştir.
Son olarak FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü, Türkiye ve Dünya Tarihinin en  kanlı darbelerinden olan ve tarihte benzer bir örneği bulunmayan 15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştirmiştir.FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü 15.07.2016 tarihinde yapmış olduğu darbeye teşebbüs ile cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulamasını önlemeye teşebbüs etmek, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs etmek, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek ve Cumhurbaşkanına suikast yapma suçlarını işlemek amacıyla TSK'ya emanet edilen F-16, helekopter, tank, ağır silahlar ve araçlar ile eyleme geçmiş, 15 temmuz  saat 22.00 sıralarında İstanbul Boğaziçi ve FSM köprülerinin girişlerini paletli zırhlı araçlar ile trafiğe kapatılmıştır. Akabinde İstanbul Atatürk Havalimanı'nın asker üniforması giymiş örgütüyeleri tarafından ele geçirilmiş ve  tüm yurt içi ve dışı uçuşlar  durdurulmuştur. Sabiha Gökçen Havalimanı, Vatan Caddesi'nin giriş ve çıkışı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul Valiliği, İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Kuleli Askeri Lisesi başta olmak üzere stratejik öneme sahip karakollar, limanlar, köprüler ve meydanlarda asker üniforması giymiş örgüt üyeleri tarafından tank ve zırhlı diğer araçları ile hakimiyet altına alınmaya çalışılmıştır. Savaş jetleri ile ses hızını aşacak şekilde alçak uçuş yaparak  ve zaman zaman ses bombası atarak, örgüt mensubu askerler halkta korku ve panik yaratmayı amaçlamıştır.Teşebbüste bulunan grup, işgal ettiği Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu (TRT) aracılığıyla “Yurtta Sulh Konseyi” adına bir bildiri yayınlamıştır. Anılan bildiride; TSK adına yönetime el konulduğu, siyasi iktidara görevden el çektirildiği, devlet yönetiminin kendilerince gerçekleştirileceği, vatana ihanet içerisinde bulunan tüm kişi ve kuruluşların mahkemeler önünde hesap vermesinin temin edileceği, tüm yurtta sıkıyönetim ilan edildiği, ikinci bir duyuruya kadar sokağa çıkma yasağı uygulanacağı ve yeni bir anayasa hazırlanması temin edilene kadar kendilerince her türlü tedbirin alınacağı ifade edilmiştir.Teşebbüs sırasında ülke genelindeki televizyon yayınlarının ve internet erişiminin kesilmesi için ilgili kurum ve kuruluşlara saldırıda bulunulmuş; bazı özel televizyon kanallarının binaları işgal edilmiştir. Darbe teşebbüsü, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere anayasal organlar tarafından reddedilmiştir. Cumhurbaşkanı’nın çağrısı üzerine halk sokağa çıkarak darbe teşebbüsüne tepki göstermiştir. Meşru devlet otoritelerinin emir ve talimatlarına göre hareket eden güvenlik güçleri tarafından darbe teşebbüsüne karşı konulmuştur. TBMM’de temsil edilen tüm siyasi partiler ile sivil toplum örgütleri darbe teşebbüsünü kabul etmediklerini açıklamışlardır. Basın yayın organlarının neredeyse tamamı darbe teşebbüsü aleyhine yayınlar yapmıştır. Yurt genelinde Cumhuriyet başsavcılıkları darbe teşebbüsünde bulunanlar hakkında soruşturma başlatarak güvenlik güçlerine teşebbüse katılanların yakalanması emrini vermişlerdir.Tüm bu olumsuz durumlara  rağmen "Halk"  darbe girişimine engel olmak için FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün almış olduğu  sözde sokağa çıkma yasağını hiçe sayarak darbeci örgüt mensupları ve onlarla hareket eden darbe zihniyetine sahip vatan hainlerine  direnmeye başlamıştır.Bu direnme esnasında özellikle Boğaziçi Köprüsü'nde toplanan halkın üzerine  darbeci örgüt elemanları ile onların işbirlikçileri tarafından uzun namlulu silahlarla ateş açılmıştır.Ayrıca FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü üyesi askerlerin diğer işbirlikçileriyle birlikte eş zamanlı olarak Ankara'da da TBMM, Genel Kurmay Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü üzerinde F-16 savaş jetleri ile alçak uçuş yapmaya başlamış ve  ağır silahlarla donatılmış helikopterler F-16 uçaklarına eşlik etmiştir.Millet iradesinin temsil edildiği TBMM bombalanmıştır.Özellikle Ankara ve İstanbul olmak üzere demokrasiye sahip çıkan halkın üzerine savaş uçaklarıyla, helikopterlerle  tanklarla, uzun namlulu silahlarla ateş açılmış, bu saldırı sonucunda çok sayıda vatandaşın şehit olmuş ve yaralanmıştır.Yine Ankara İlinde bulunan  MİT binasına kobra tipi iki helikopterle ateş edilmiş ve bu bina sabaha kadar ateş altında tutulmuştur. Polis Özel Harekat Eğitim Merkezi binasının  tank ve savaş uçaklarının saldırısına maruz kalmış, TBMM, MİT ve Ankara İl Emniyet Müdürlüğü başta olmak üzere kamu binaları önünde, cadde ve meydanlarda toplanan vatandaşlara karşı uzun namlulu silahlar ile saldırılarak  üzerilerine ateş açılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları dünyanın hiçbir yerinde ve tarihte görülmemiş bir milli irade ile bu darbeye canı pahasına ve seve seve engel olmuştur. Bu milli irade sayesinde FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün asker üniforması giymiş elemanları geri püskürtülmüş, büyük çoğunluğu gözaltına alınarak haklarında adli şlem yapılmıştır. 
Mülkiye, adliye, emniyet, eğitim ve ordu içerisindeki kadrolaşmasını tamamladıktan sonra Anayasal düzeni yıkarak rejimi değiştirmek için artık zamanın geldiğini düşünen FETÖ/PDY ele başı Fetullah Gülen'in emri ile 15/07/2016 günü Cumhuriyet tarihinin en kanlı darbe girişimine imza atması, büyük bir duyarlılık göstererek rejimi korumak ve demokrasiye sahip çıkmak adına canları pahasına sokağa dökülen halkın, mermi sağanağına, üzerlerine sürülen tank ve askeri araçlara, jetlerden atılan bombalar ile helikopterlerden açılan ateşe göğsünü siper ederek, Türk Kurtuluş savaşında emsali görülebilmiş bir mücadeleyle rejime kasteden saldırıyı püskürtmeleri sonrasında, devletin kılcal damarlarına sızan, örgütün nihai hedefi olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve kurumlarını ele geçirmek için devlete ve kendinden olmayan herkese karşı ne zaman ve ne şekilde saldırı yapacakları belirsiz olan, hukuku silah olarak kullanmaktan çekinmeyen ihanet çetesi mensuplarının hukuk dışı iş ve eylemlerine son vermek adına bazı tedbirler alınması zorunlu hale gelmiştir. Tüm ülkede FETÖ/PDY Silahlı Terör örgütünün darbeye teşebbüs eyleminin akabinde Bakanlar Kurulu tarafından 21/07/2016 tarihinden itibaren  90 gün süreyle olağanüstü hal ilan edilmesine karar verildiği, ayrıca 11.10.2016 tarihinde 90 gün süreyle olağanüstü halin uzatılmasına karar verilmiştir. Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin 667 sayılı  Kanun Hükmünde Kararnamenin 2. maddesi ile, Milli güvenliğe tehlike oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör örgütüne (FETÖ/PDY) aidiyeti, iltisakı veya irtibatı belirlenen özel sağlık kurum ve kuruluşları, özel eğitim kurum ve kuruluşları ile  özel öğrenci yurtları ve pansiyonları, vakıf ve dernekler ile bunları iktisadı işletmeleri, vakıf yükseköğretim kurumları, sendika federasyon ve konfederasyonların kapatılmasına karar verilmiştir. Yine Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin 667 sayılı  Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 ve devamı maddeleri ile, Terör örgütlerine veya  Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen kamu görevlilerinin meslekten uzaklaştırılmalarına ve meslekten çıkarılmalarına karar verileceği belirtilmiştir.Ayrıca Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/68394 sayılı soruşturma dosyasında  15/07/2016 günü Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni cebir ve şiddet kullanmak suretiyle ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek suçundan,  başta İstanbul ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından hakkında soruşturma yürütülen FETÖ/PYD Silahlı Terör örgütü lideri Fethullah Gülen'in halk üzerinde sempati toplamak, örgüte eleman kazandırmak amaçlarıyla yazdığı Kitap, CD, DVD ve diğer elektronik materyallerin Terörle Mücadele Kanunun 7/2 ve 5187 Sayılı Basın Kanunun 25/2 maddeleri uyarınca basım, dağıtım ve satış yasağı getirilmesine, ele geçirilen Kitap, CD, DVD ve diğer elektronik materyallere el konulmasına karar verilmesinin talep edilmiştir ve bu talep   Bakırköy 3.Sulh Ceza Hakimliğinin 2016/3189 D.iş sayılı ve 29/07/2016 tarihli kararı ile kabul görmüştür . Bu kabul sonrasında Türkiye genelinde örgüte ait tüm dokümanlar, cdler ve diğer elektronik materyaller toplatılmaya başlanılmıştır.  Bu başarısız darbe girişiminde Ülke geneline yayılan kalkışma neticesinde yaklaşık 2.186 kişinin yaralanmış ve  241  kişi de şehit olmuştur.